Ana Sayfa
TAHTAKÖPRÜ KÖYÜ / PINARBAŞI-KAYSERİ
"HATIRA SİTESİ "
KÜÇÜK ÇAYIRIN DERESİ
Tahtaköprü’deydi,
30-35 yıl önceydi.
Küçük Çayır’dan bir dere akardı, köyü ikiye bölerdi.
Nevruz Bayramı’nda kar sularıyla coşardı.
... Toprağın güneşle hasret giderdiği, kara kışa el salladığı bu dönemlerde arkadaşlarla derenin debisini görmeye gider, yoklardık.
Yeni yeni tutmaya başlayan yosunların arasından zıpkın gibi, parmak kadar Turna yavruları fırlardı.
Cam gibi, berrak akan suda nereye gittiği anlaşılmadan biranda gözden kaybolurdu. Bir kez daha görebilmek için aynı balığı, saatlerce dere kenarında turlardık. Ne kadar fazla küçük balık görsek, mutlu olurduk, umutlanırdık.
Bu balıklar sonbaharda yaşayacağımız başka bir heyecanın, başka bir keyfin habercileriydi.
Gün döner, yaz gelir Küçük Çayır’ın deresi bulanıklaşmaya başlar, bahardaki tertemiz akan görüntüsünden eser kalmazdı.
Sonbaharda ise sular iyice çekilir, dere yatağında göletler oluşurdu.
Baharda gördüğümüz küçük balıklar büyümüş, bu göletlere dolardı.
Paçalarımızı sıvar, çamur gibi, bulanık suların içine girer, bazen elle, bazen kevgir, bazen de filelerle balık tutardık. Oluşan her göletten muhakkak 3-5 balık çıkarırdık, balığa doyardık.
*****
Birde Zamantı Irmağımız vardı.
Küçük Çayır’ın deresi aktığı zamanlarda Zamantı’ya karışırdı.
Zamantı Irmağı da Büyük Çayır’dan geçerdi. Zamantı’nın kolları kırk parçaya ayrılırdı. Bu mevsim yanına sokulmak ne mümkündü. Küçük adımlarla büyük kollarını geçmek çok zordu.
Bazen yeşil, bazen grileşirdi. Bazen sessiz sessiz kendi halinde akar, bazen de hırçınlığı tutar yatağına sığmaz taşardı.
Hepte bu mevsime denk gelirdi coşması.
Ama biz hep sevdik onun her türlü halini...
Bir bütün olduk, yıllarca... Birbirimizi hiç ama hiç üzmeden, canını yakmadan...
Yine böyle bir bahar mevsimiydi.
Büyük araçlar göründü bir gün, Zamantı’yı seyrederek gidilen köy yolunda...
Kepçeler, kamyonlar greyderler... vs.
Egzozlarından çıkan kara dumanla karışık korkunç bir gürültü ile sindi o görkemli Zamantı...
Açılan bir kanalın içine gömüldü, ne kolları ne ayakları kaldı, kurudu gitti.
Sabah güneşin ilk ışıklarıyla başlayan bakışmalarımız, sindire sindire büyüttüğümüz duygularımız yarım kaldı.
Seneler geçti aradan.
Küçük Çayırın deresi akmaz oldu.
Zamantı başına gelip bir sevgi sözcüğü söyleyecek insana hasret kaldı. Zaten, o eski coşkulu suyuna da hasret Zamantı. Sağ, coşkusuzca kendi halinde akan bir kanala döndü.
Bugün Dünya Su Günü...
Kutlanıyor çeşitli etkinliklerle... Nerede, ne nutuklar atılıyor kim bilir?
Benim aklıma Küçük Çayır’ın Deresi ve Zamantı gelir.
İçimi bir keder, hüzün, düşünce kaplar Dünya Su Günü’nde...
Saim YILDIZ
(Yayın Tarihi: 22 Mart 2013- Kayseri Havadis Gazetesi)
KÜÇÜK ÇAYIRIN DERESİ
Tahtaköprü’deydi,
30-35 yıl önceydi.
Küçük Çayır’dan bir dere akardı, köyü ikiye bölerdi.
Nevruz Bayramı’nda kar sularıyla coşardı.
... Toprağın güneşle hasret giderdiği, kara kışa el salladığı bu dönemlerde arkadaşlarla derenin debisini görmeye gider, yoklardık.
Yeni yeni tutmaya başlayan yosunların arasından zıpkın gibi, parmak kadar Turna yavruları fırlardı.
Cam gibi, berrak akan suda nereye gittiği anlaşılmadan biranda gözden kaybolurdu. Bir kez daha görebilmek için aynı balığı, saatlerce dere kenarında turlardık. Ne kadar fazla küçük balık görsek, mutlu olurduk, umutlanırdık.
Bu balıklar sonbaharda yaşayacağımız başka bir heyecanın, başka bir keyfin habercileriydi.
Gün döner, yaz gelir Küçük Çayır’ın deresi bulanıklaşmaya başlar, bahardaki tertemiz akan görüntüsünden eser kalmazdı.
Sonbaharda ise sular iyice çekilir, dere yatağında göletler oluşurdu.
Baharda gördüğümüz küçük balıklar büyümüş, bu göletlere dolardı.
Paçalarımızı sıvar, çamur gibi, bulanık suların içine girer, bazen elle, bazen kevgir, bazen de filelerle balık tutardık. Oluşan her göletten muhakkak 3-5 balık çıkarırdık, balığa doyardık.
*****
Birde Zamantı Irmağımız vardı.
Küçük Çayır’ın deresi aktığı zamanlarda Zamantı’ya karışırdı.
Zamantı Irmağı da Büyük Çayır’dan geçerdi. Zamantı’nın kolları kırk parçaya ayrılırdı. Bu mevsim yanına sokulmak ne mümkündü. Küçük adımlarla büyük kollarını geçmek çok zordu.
Bazen yeşil, bazen grileşirdi. Bazen sessiz sessiz kendi halinde akar, bazen de hırçınlığı tutar yatağına sığmaz taşardı.
Hepte bu mevsime denk gelirdi coşması.
Ama biz hep sevdik onun her türlü halini...
Bir bütün olduk, yıllarca... Birbirimizi hiç ama hiç üzmeden, canını yakmadan...
Yine böyle bir bahar mevsimiydi.
Büyük araçlar göründü bir gün, Zamantı’yı seyrederek gidilen köy yolunda...
Kepçeler, kamyonlar greyderler... vs.
Egzozlarından çıkan kara dumanla karışık korkunç bir gürültü ile sindi o görkemli Zamantı...
Açılan bir kanalın içine gömüldü, ne kolları ne ayakları kaldı, kurudu gitti.
Sabah güneşin ilk ışıklarıyla başlayan bakışmalarımız, sindire sindire büyüttüğümüz duygularımız yarım kaldı.
Seneler geçti aradan.
Küçük Çayırın deresi akmaz oldu.
Zamantı başına gelip bir sevgi sözcüğü söyleyecek insana hasret kaldı. Zaten, o eski coşkulu suyuna da hasret Zamantı. Sağ, coşkusuzca kendi halinde akan bir kanala döndü.
Bugün Dünya Su Günü...
Kutlanıyor çeşitli etkinliklerle... Nerede, ne nutuklar atılıyor kim bilir?
Benim aklıma Küçük Çayır’ın Deresi ve Zamantı gelir.
İçimi bir keder, hüzün, düşünce kaplar Dünya Su Günü’nde...
Saim YILDIZ
(Yayın Tarihi: 22 Mart 2013- Kayseri Havadis Gazetesi)